İzleyiciler

1 Ekim 2018 Pazartesi

Ekonomi Sözlüğü


EKONOMİ POLİTİKASI SÖZLÜĞÜ

Açık piyasa işlemleri:
Merkez Bankası tarafından para politikasının bir aracı olarak piyasadaki Hazine kağıtları veya diğer kağıtların alınıp satılması işlemi. Merkez Bankası bu yolla para arzını daraltıp genileterek para politikasını uygular.

Açık pozisyon:
Bir bankanın varlıklarıyla yükümlükleri arasında ortaya çıkan para birimi uyuşmazlığı. Örneğin bir bankanın toplam yükümlülükleri 1 milyar dolar ve 5 katrilyon lira buna karşılık varlıkları 500 milyon dolar ve 8 katrilyon lira ise burada herhangibir açık yok gibi görünmekle birlikte dolar yükümlülükleriyle dolar varlıkları arasında açık pozisyon oluşmuştur. Devalüasyon halinde bu banka dolar yükümlülüklerini karşılayamayacak duruma düşebilir.

Altın standardı:
Paranın değerinin belirli ağırlıkta altın değerine bağlandığı parasal sistem.

Arz yönlü ekonomi yaklaşımı:
Ekonominin gelişimini üretim tarafında görerek üretimin artırılması için vergi indirimleri, deregülasyon, liberalizasyonu savunan yaklaşım.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK):
Bankalara ilişkin mevzuat düzenlemelerini yapmak ve onları denetlemektle sorumlu bağımsız kurul.

Bankalara ilişkin mevzuat:
Devlet tarafından yetki verilmiş organlarca bankaların kuruluş ve çalışmalarını düzenlenmek ve denetlemek üzere çıkarılan yasa, yönetmelik ve tebliğler bütünü.

Beklenen enflasyon oranı:
Kamu oyunun geleceğe ilişkin olarak beklediği enflasyon oranı.

Bilimsel Kanun: 
Neden - sonuç ilişkileri üzerine kurulmuş bulunan hipotezlerin deney ya da gözlemlerle kanıtlanamadığı ya da reddedilemediği zaman aldığı isim.

Borcun sermayeye katılması (borç - sermaye swapı):
Borç verenin alacağına karşılık kendisine ilgili ülkenin bir kurumunun hisse senedinin verilmesi hali.

Borç servisi:
Borçların anapara ve faizlerinin alacaklılara ödenmesi.

Borç verilebilir fonlar piyasası:
Finansman fazlası olup da bunu piayasaya arz edenlerle finansman açığını borçlanarak karşılamak isteyenlerin buluştuğu piyasa.

Bütçe kanunu:
Bir devletin belirli bir dönem (genellikle bir yıl) gelir ve gider tahminlerini gösteren, gelirlerin toplanmasına ve giderlerin yapılmasına izin ve yetki veren kanun.

Bütçe avansı:
Bir kamu giderinin yapılabilmesi için bütçeye gider yazılmaksızın verilen nakit tutar. Örneğin bir müteahhidin kazandığı ihaleye başlayabilmesi için kendisine avans verilir. Bu avansın karşılığı olan iş yapılıp da harcama belgeleri getirildiğinde bütçeye gider yazılarak avans kapatılır.

Bütçe dengesi:
Bütçenin gelirleriyle giderlari arasındaki denge.

Bütçe dengesi tanımları
Denk bütçe:
Bütçe gelirleri = Bütçe giderleri
Bütçe açığı:
Bütçe gelirleri < Bütçe giderleri
Bütçe fazlası:
Bütçe gelirleri > Bütçe giderleri

Bütçe dışı fonlar:
Özel gelir tahsis edilmek suretiyle oluşturulan ve gelir ve giderleri bütçe dışında yönetilen idareler.

Bütçe emaneti:
Bütçeye gider yazıldığı halde sahibinin başvurmaması, gerekli nakdin bulunmaması veya başka nedenlerle nakden ödemenin yapılamamsı haliğnde emanete alınan tutarlar.

Cari işlemler dengesi:
Bir ülkenin toplam mal ve hizmet ihracatı ve transferlerinin bunların toplam ithalatıyla olan farkı. Cari işlemler dengesi hesaplamasında finansal varlık ve yükümlülükler hesaba katılmaz.

ÇeÇekirdek enflasyon:
Fiyat endekslerinde ağırlığı çok, mevsimlik hareketlerden etkilenmesi az olan belirli kategorilerin oluşturduğu alt endekse çekirdek (core) enflasyon adı verilir. Türkiye'de çekirdek enflasyon olarak yukarıda sayılan özelliklere en fazla uyan (TEFE içinde, imalat sanayii alt kalemi içinde yer alan) özel imalat sanayii alt endeksi esas alınmaktadır.

Dayanıklı tüketim malı:
Göreli olarak uzun ömürlü olan mallar (buzdolabı, çamaşır makinası gibi beyaz eşya ya da televizyon ve video gibi kahverengi eşya).

Deflasyon:
Fiyatlar genel düzeyinde düşüş.

Değişim denklemi:
M V = P Q
M: Para arzı
V: Paranın dolanım hızı
P: Fiyatlar genel düzeyi
Q: Ekonomide belirli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin miktarı

Değişken faiz:
Bir borcun faizinin, borcun ömrü süresince piyasadaki değişimlere paralel olarak değişme göstermesi hali.

Değiştirme:
Mevcut bir borcun faizinin değiştirilmesi.

Denge hali: 
Karşılıklı güçlerin birbirine üstünlük sağlayamaması nedeniyle değişmeyen durağan hal.

Depresyon:
GSMH'nın önemli oranda küçülmesine yol açan ekonomik faaliyetlerde gerileme yaratan ekonomik denge bozukluğu hali.

Devalüasyon:
Bir ülkenin ulusal parasının yabancı ülkelerin ulusal paralarına karşı olan değişim değerinin (parite) düşürülmesi işlemi.

Devlet Planlama Teşkilatı: 
Türkiye'de planlı ekonomiye geçildikten sonra yıllık ve beş yıllık planları hazırlayıp izlemekle görevli olmak üzere kurulan Başbakanlığa bağlı Müsteşarlık.

Devlet tahvili:
Türk Hazinesinin çıkardığı vadesi bir yıl ve daha uzun olan borçlanma senetleri

Dışsal ekonomik şoklar:
Ekonominin dışından gelen beklenmeyen olayların yarattığı etkiler. 11 Eylül olayı, körfez krizi gibi.

Dışticaret dengesi:
Ödemeler dengesinin mal ve hizmet ihracat ve ithalatını parasal değer cinsinden gösteren bölümü. İhracat = İthalat ise dışticaret denkliği; İhracat > İthalat ise dışticaret fazlası; İhracat < İthalat ise dışticaret açığı söz konusu demektir.

Doğrudan finansman:
Finansman açığı olan (borçlanıcı) ile finansman fazlası olanın (borç veren) herhangibir aracı kullanmaksızın karşılıklı olarak bor - alacak ilişkisini kurması hali.

Dolaylı finansman:
Finansman açığı olan (borçlanıcı) ile finansman fazlası olanın (borç veren) birbirlerini tanımadan bir aracı krum aracılığıyla borç alacak ilişkisinin kurulması hali.

Döner sermayeli kuruluşlar:
Genel ya da katma bütçelerden tahsis edilen bir başlangıç ödeneğini sermaye olarak kullanmak suretiyle her yıl elde ettiğiğ karın bir bölümünü sermayesine ekleyerek iktisadi işletme mantığıyla çalışan kuruluşlar. En yaygın olanları üniversite hastanelerinin döner sermayeleridir.

Döviz çapası (nominal anchor):
Sabit döviz kuru uygulamasında belirlenen parite.

Döviz kuru:
Bir ülkenin ulusal parasının fiyatının bir başka ülkenin ulusal parası cinsinden ifadesi. İki tür döviz kuru vardır: (1) Nominal döviz kuru, iki ülkenin paralarının karşılıklı göreli fiyatıdır. (2) Reel döviz kuru, iki ülkenin mallarının karşılıklı göreli fiyatıdır.
E = e (P/P*)
Burada E reel döviz kurunu; e nominal döviz kurunu; P yerli malın fiyatını; P* yabancı malın fiyatını gösterir.

Dövize hücum (currency attack):
Herhangibir kriz nedeniyle kişilerin ulusal parayı yabancı paralarla değiştirmeye yönelmeleri. Bu durum ancak sermaye hareketlerinin serbest olduğu ülkelerde söz konusu olur.

Dünya Bankası:
Gelişmekte olan ülkelerin kamu kuruluşlarına proje kredisi veya program kredisi biçiminde destek veren uluslararası kurum. 2002 itibariyle 183 üyesi olan Dünya Bankası ABD'nin başkenti Washington D.C.'de bulunmaktadır.

Dünya Ticaret Örgütü (WTO): Ülkeler arası ticaret akımlarının mümkün olduğunca öngörülebilir, serbest ve olağan olabilmesi için gereken çetçeveyi oluşturmak ve kuralları koymak ve uygulamak amacıyla kurulmuş uluslararsı bir kurum.
Ekonomi politikası: 
Makroekonomik dengelerin hangi yönde ve nasıl değiştirileceğini ya da bulunduğu yerde nasıl tutulacağını ortaya koyan yaklaşımları içeren ve bilimle sanatın bir karışımı olarak kabul edilen ekonomi dalı.

Ekonomi politikasının alt politikaları: 
Ortodoks politikalar:
Maliye politikası
Bütçe politikası (Vergi politikası; giderler politikası; borçlanma politikası)
Teşvik politikası
Para politikası (Açık piyasa işlemleri; iskonto oranlarının değiştirilmesi; munzam karşılık oranlarının değiştirilmesi)
Dışticaret politikası (Tarifeler; kotalar; tarife dışı engeller)
Kur politikası
Faiz politikası
Heterodoks politikalar:
Gelirler politikası (incomes policy)

Ekonomik büyüme:
Bir ülkenin mal ve/veya hizmet üretim kapasitesindeki artış.

Emisyon (currency issued):
Merkez Bankası'nın dolanıma çıkardığı kağıt para.

Ekonominin genel dengesi:
Bir ülke ekonomisinin toplam arzla toplam talebin kesiştiği noktada içinde bulunduğu denge durumu.
Y = C + I + G + (X - M)

Enflasyon:
Genel fiyat düzeyinde ortaya çıkan sürekli artışlar.

Enflasyon çeşitleri:
Talep enflasyonu: Bir ekonomide toplam talebin toplam arzı aşarak sürekli fiyat artışına neden olması halinde talep enflasyonu ortaya çıkar. 
Arz (maliyet) enflasyonu: Üretimde girdi olarak kullanılan üretim faktörleri ya da malların fiyatlarının sürekli artış içine girmesi sonucu maliyetlerdeki artışların satış fiyatlarını da artırmaya başlaması hali.
Sürünen enflasyon: Talep ya da arz enflasyonunun yıllık % 2 -3 düzeyinde 
istikrarlı bir görünüm sergilemesi hali.
Hiper enflasyon: Talep ve/veya arz enflasyonunun aylık % 50 ve daha fazla artışlar içine girmesi hali.
Basamaklı enflasyon: Talep ve/veya arz enflasyonunun iki haneli ve genellikle artan, fakat hiper enflasyona dönüşmeyen hali.

Enflasyon vergisi:
Bütçe açıklarının kapatılması amacıyla Merkez Bankası kaynaklarına başvurarak para bastırılması halinde para arzı gereğinden fazla artarak enflasyona neden olur. Bu şekilde enflasyon kişilerin satın alma gücünü azaltarak bir çeşit vergi işlevi görür. Buna enflasyon vergisi denir.

Erteleme (borç ertelemesi):
Borcun genel vadesinde bir değişiklik olmaksızın bazı taksitlerinin ödenme süresinin uzatılması.

Esnek ya da dalgalı kur rejimi (floating exchange rate regime):
Piyasada oluşan arz ve talep dengesine göre ulusal paranın başka ülke paraları karşısındaki paritesinin kendiliğinden oluşmasının sağlanması hali. Bu rejimin tam olarak uygulanması halinde Merkez Bankası'nın piyasaya düzenleyici sıfatla müdahalesi söz konusu olmaz.
Eurodolar:
ABD dışındaki banka veya diğer aracı kurumlarda açılmış dolar hesapları. Dünyanın her yerinde dolar üzerinden açılmış hesaplar bulunmakla birlikte bunların tümüne eurodolar adı verilmektedir.

Faiz:
Parayı doğrudan kullanmaktan belirli bir süre vazgeçerek başkasının kullanımına sunmanın bedeli.

Fiat para:
Üzerinde yazılı değerin çok altında bir mal değerine sahip olan para. Kağıt para bu tür bir paradır.

Finansal kurum:
Fonlarını kullanarak hisse senedi, tahvil, bono gibi finansal varlıkları satın alan kurumlar.

Forward kur:
Sözleşmeyle belirlenmiş bir tarihte bir paranın başka bir parayla önceden belirlenmiş bir kurla değiştirilmesi anlaşması.

Future işlemi:
Sözleşmeyle belirlenmiş bir tarihte belirli kalite ve miktarda malın önceden belirlenmiş bir fiyat üzerinden alım satımı anlaşması.

Gayrısafi milli hasıla kavramları: Gayrısafi milli Hasıla (GSMH): Bir ekonomideki üretici birimlerin belirli bir dönemde ürettikleri çıktılardan bunların içine giren girdilerin düşülmesiyle bulunan üretim miktarının parasal ifadesi 
Gayrısafi yurtiçi hasıla (GSYİH): GSMH - Net dış alem faktör gelirleri (işçi dövizleri + yurtdışından elde edilen müteşebbis gelirleri + yurtdışından elde edilen kar transferleri + yurtdışı mali yatırımlardan elde edilen temettü gelirleri)
Safi (net) milli hasıla (NMH): GSYİH - Amortismanlar 
Milli gelir (MG):
NMH - yurtiçi ve yurtdışı işlemlerden doğan dolaylı vergiler (KDV gibi + subvansiyonlar
Kişisel gelir (KG): 
MG - kurumlar vergisi - dağıtılmamış kurum kazançları - sosyal güvenlik primleri + transferler
Kullanılabilir (harcanabilir) gelir (HG):
KG - dolaysız vergiler

Gelirler politikası (incomes policy):
Fiyatların, ücretlerin, kiraların, faizlerin bir süre için dondurulması yoluyla enflasyonu düşürmeye yönelik bir politika.

Genel bütçe:
Yalnızca bakanlıklara ilişkin gelir ve giderleri kapsayan bütçe

GSMH zımni deflatörü:
Cari fiyatlarla hesaplanmış GSMH'yı reel, yani fiyat hareketlerinden arındırılmış GSMH'ya böldüğümüz zaman GSMH zımni defdlatörünü hesaplamış oluruz.

Gini katsayısı:
Bir ülkede milli gelirin dağılımının adil olup olmadığını ölçmeye yarayan bir katsayı. 0 ile 1 arasında değişir. 0'a ne kadar yakınsa mutlak eşitliğe o kadar yaklaşılmış; 1'e ne kadar yakınsa mutlak eşitlikten o kadar uzaklaşılmış demektir. Türkiye'de Gini katsayısı en son ölçümlere göre % 0.49 dolayında olup dünyanın en gayrı adil gelir dağılımlarından birisine işaret etmektedir.

Görünmeyen kalemler dengesi:
Yurtiçinde yerleşik kişilerle yurtdışında yerleşik kişiler arasında ihracat ve ithalat işlemleri dışında kalan ilişkileri kapsayan dengedir.

Guvernör (Governor):
Yönetici anlamına gelen ve genellikle Merkez Bankası Başkanları için kullanılan bir terim. IMF ve Dünya Bankası grubunda üye ülkeleri temsil etmek üzere görevlendirilen Bakan, Merkez Bankası Başkanı gibi görevlilere verilen isim.

Hazine:
(1) Kişi, kurum veya devletlerin sahip oldukları taşınır ve taşınmaz mal varlıkları ile çeşitli hakları gösteren belgeler; (2) Kişi, kurum ve devletlerin sahip oldukları servet ve hak ifade eden belgelerin saklandığı yerler ve bunları yöneten kurum ya da birimler.
Türkiye'de Hazine Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlıktır.

Hazine Bonosu:
Türk Hazinesinin çıkardığı vadesi bir yıldan kısa olan borçlanma senetleri.

Hazine iç borçlanması:
Yurtiçindeki kaynaklardan (kişiler, özel kurumlar, kamu kurumları) genellikle gönüllü yöntemlerle belirli bir vade ile ve belirli bir sabit ya da değişken faiz karşılığında borçlanılması işlemi.

Hazine dış borçlanması:
Yurtdışındaki kaynaklardan (kişiler, özel kurumlar, kamu kurumları, devletler, uluslararası kuruluşlar) gönüllü yöntemlerle belirli bir vade ile ve belirli bir sabit ya da değişken faizle borçlanılması işlemi.
Hazine kağıtları:
Hazine tarafından satılan tahvil ve bonolar.

Hipotez: 
Bir neden - sonuç ilişkisinin deney ya da yeteri kadar gözlemle kanıtlanmamış ifadesidir. Aksi ortaya konuluncaya kadar doğru kabul edilir.

İhale yöntemiyle borçlanma:
Hazine'nin tahvil ve bonolarını faizi ve/veya miktarı ihaleyle belirleyerek satması işlemi.

İhracat:
Bir ülkenin başka ülkelere sattığı mal ve hizmetlerin miktar ya da para cinsinden değeri.

İlk alıcılı ihale yöntemi:
Bu ihale sisteminde Hazine kağıtları, önceden belirlenen ilk alıcılara ihale yöntemiyle (primary dealers) satılır. Bu ilk alıcılar daha sonra kağıtları talep edenlere satabilirler.

İmalat sanayii kapasite kullanım oranı:
İmalat sanayiinde üretim yapan fabrika ve ekipmanların cari üretim oranı. Kapasite kullanım oranındaki düşüşler ekonominin durgunlaşmaya gidişinin işaretini verir. Kapasite kullanımındaki artışlar ise ekonominin genişlemeye yöneldiğinin işaretini verir.

İthalat:
Bir ülkenin başka ülkelerden satın aldığı mal ve hizmetlerin miktar ya da para cinsinden değeri.

İskontolu ödeme:
Bir tahvil veya bononun üzerinde yazılı değeriyle satın alma bedeli arasındaki fark. İsteğe bağlı politikalar (discretinoary policies):
Ekonomik dengeyi sağlamak üzere hükümetin tercihlerine göre biçimlendirilerek uygulanan politikaların tümü. Ekonomi politikasındaki başlıca tartışmalardan birisi krallar mı uygulanmalı yoksa isteğe bağlı politikalar mı yürürlüğe konulmalıdır (rules versus discretion) sorusunun yanıtına göre biçimlenmektedir.

İstihdam oranı:
Aktif işgücünün istihdam edilen bölümü. 15 - 65 yaş arası nüfus aktif işgücü olarak kabul edilmektedir.

İşsizlik oranı:
Aktif nüfusun (15 - 65 yaş arası nüfus) işsiz olan ve iş arayan bölümünün toğplam aktif nüfusa oranı.

Kamu iktisadi teşebbüsü (KİT):
Sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan ve mal ve hizmet üretmek üzere kurulmuş ticaret kanununa tabi olarak çalışan tüzel kişiliğe sahip işletmeler.

Kamu kesimi borç stoku:
Hazine iç borç stoku + kamu kesimi dış borç stoku - Merkez Bankası dış borç stoku

Kamu kesimi borçlanma gereği (KKBG, PSBR):
Kamu kesimi finansman açıklarının GSMH'ya oranı. Kamu kesimi finansman açıkları Türkiye'de şu formülle hesaplanır:
Bütçe açığı + KİT'lerin finansman açığı + sosyal güvenlik kurumlarının finansman açığı + yerel yönetimlerin finansman açığı

Kapitalizm:
Üretim araçları mülkiyetinin büyük ölçüde özel kesimde olduğu ve neyin, hangi fiyatla ve kim için üretileceğini piyasa sisteminin belirlediği ekonomik sistem.

Kararlı denge: 
Bozulduğunda dışarıdan müdahaleye gerek kalmaksızın kendiliğinden dengeye gelebilen durumdur.

Kararsız denge: 
Bozulduğunda dışarıdan müdahale olmaksızın eski konumuna gelemeyen denge halidir.

Karşılaştırmalı üstünlük:
Bir ülkenin bir mal ya da hizmeti öteki mal ve hizmetlere göre daha düşük maliyetle üretebilmesi hali.

Katma bütçe:
Katma bütçeli idarelerin (Üniversiteler, DSİ, TCK gibi) gelir ve giderlerini gösteren bütçeler.

Kayıt dışı ekonomi:
Elde edilen gelirin belgeye bağlanmaması ve beyan edilmemesi suretiyle milli gelir hesapları dışında kalması halinde ortaya çıkan miktar. İki biçimde söz konusu olabilir: (1) Yasal yollardan elde edilmiş gelirin beyan dışı tutulmasıyla, (2) Yasa dışı yollardan elde edilen gelirin (kara para) beyan dışı kalmasıyla.

Keynesyen ekonomi yaklaşımı:
İktisatçı John Maynard Keynes tarafından geliştirilen ve ekonominin piyasaya bırakılması halinde dengeye gelemeyeceğini, o nedenle de devletin ekonomiye aktif müdahalede bulunarak tam istihdamı sağlamayı hedeflemesi gerektiğini savunan yaklaşım.

Klasik ekonomi yaklaşımı:
Adam Smith ile başlayıp Keynes'e kadar devam ettiği düşünülen ve başlıca önermesi devletin ekonomiye hiçbir biçimde karışmaması halinde ekonomik dengelerin piyasadaki rekabet ve kişilerin en yüksek tatmin peşinde koşması nedeniyle kendiliğinden oluşacağını savunan görüş. Başlıca temsilcileri Adam Smith, David Ricardo, John Stuart Mill, Alfred Marshall.

Konsolidasyon (tahkim):
Borcun vadesinin sonsuz hale getirilmesi ya da uzun süre uzatılması.

Konsolide bütçe:
Genel ve katma bütçelerin toplamı. Burada katma bütçeli idarelere genel bütçeden yapılan yardımın genel bütçede hem gelir hem gider, katma bütçede de hem gelir hem gider olarak görünmesinden dolayı çifte saymayı önlemek için katma bütçeli idarelere yapıln Hazine yardımı konsolide bütçeye ulaşılırken düşülür.

Kota:
Üye ülkelerin IMF'deki katılma payı. Bir çeşit sermaye katkısı. 2002 itibariyla Türkiye'nin IMF'deki kotası 964 milyon SDR'dir. IMF'nin kotalar toplamı 212 milyar SDR'dır.

Kredi:
Üzerinde anlaşılmış bir gelecekte (vade) geri ödenmek üzere verilen borç.

Kredi değerliliği (creditworthiness):
Kredi verenin ya da onun adına hareket eden tarafsız bir kurumun kredi alacak olanın geçmiş ve gelecekteki borç geri ödeme yeteneğine ilişkin yaptığı ölçümün sonucu.

Kredi riski:
Bir bankanın açtığı kredilerin geri dönmemesi riski.

Kur rejimleri:
Sabit kur
Tam sabit kur
Para kurulu
Ortak kur (Euro gibi)
Yarı sabit kur
Sabit sabitleme
Esnek sabitleme
Sürüklenen çapa
Bant içinde çapa
Genişleyen bant
Paralel bant
Esnek (dalagalı) kur 
Müdahaleli esneklik
Müdahalesiz esneklik (tam dalgalanma)

Likidite:
Bir varlığın kısa sürede ve düşük bir maliyetle paraya çevrilebilme olanağı.

Likidite krizi:
Bankaların yükümlülüklerini karşılamak için yeterli likiditeye sahip olmamaları durumu.

Likidite riski:
Bir bankanın mevduat sahibi veya borçlanıcıların taleplerini zamanında ve yeteri kadar karşılayacak likiditeye sahip olmaması hali.

Lorenz eğrisi:
Bir ülkede milli gelirin dağılımının adil olup olmadığını ölçmeye yarayan bir analiz. Dikey eksende milli gelirin birikimli yüzdeleri % 20'lik paylar halinde; yatay eksende ise nüfusun birikimli yüzdeleri % 20'lik dilimler halinde gösterilir. Bu iki eksenin karşılarına aynı uzunlukta tamamlayıcı eksenler çizilmesiyle oluşturulan karenin sol alt köşeden sağ üst köşeye olan köşegeni mutlak eşitlik doğrusunu ifade eder. Bu doğrudan sapmalar gelir dağılımındaki eşitsizliğin derecesini ortaya koyar. Bu analiz ücret, kar gibi üretim faktörlerinin aldığı payların ölçülmesine yönlendirildiğinde karşımıza fonkisyonel gelir dağılımı çıkar.

Makroekomomi: 
Ekonomi biliminin global büyüklüklerle uğraşan alt dalı. Uğraştığı konular arasında enflasyon, büyüme, GSMH, toplam talep gibi konular vardır.

Maliye Bakanlığı: 
Bütçenin hazırlanması, vergilerin toplanması, gider ödeneklerinin verilmesi, kamu mallarının izlenmesinden sorumlu bakanlık.

Maliye politikası:
Tam istihdamı ve istikrarlı büyümeyi sağlamak üzere hükümetin giderler ve vergilerle ilgili olarak aldığı kararlar bütünü.

Merkantilizm:
Kapitalizm öncesi toplunmlarda yaygın olarak uygulanan ve başlıca önermeleri ödemeler dengesi fazlası verecek bir ticaret politikası izlemek ve devletin ekonomiye aktif müdahalesini savunmak olan ekonomi doktrini.

Merkez bankası:
Ülkenin parasal otoritesi. Başlıca görevleri arasında ulusal paranın dolanıma çıkarılması, kredi arzının düzenlenme ve denetlenmesi vardır.

Merkez bankasından borçlanma:
Hazine'nin geçici gelir gider farkını karşılamak üzere Merkez Bankası'ndan geçici olarakj borçlanmasıdır. Türkiye'de geçmişte uygulanan ve bütçe ödeneklerinin belirli bir oranıyla sınırlı bulunan bu uygulama kısa vadeli avans adını taşıyordu.

Merkez bankası müdahalesi:
Piyasa koşullarını etkilemek ya da düzenlemek üzere Merkez Bankası'nca açık piyasa işlemleri, munzam karşılık oranları değişimleri, iskonto oranları değişimleri gibi yollarla ulusal paranın, döviz kurlarının veya faizlerin değerine yapılan karışımlar.

Mikroekonomi: 
Ekonomi biliminin toplumu oluşturan tek tek bireylerin ve tek tek firmaların ekonomik sorunlarıyla uğraşan alt dalı. Konuları arasında tüketici dengesi, bireysel talep, firma dengesi, girdi maliyetleri gibi konular yer alır.

Mutlak üstünlük: 
Bir ülkenin diğer bir ülkeyle karşılaştırıldığında, ürettiği bütün mal ve hizmetlerde kullandığı girdilere göre daha fazla çıktı elde etmesi hali.

Müdahaleli esnek kur:
Merkez Bankası'nın zaman zaman piyasaya müdahalede bulunması nedeniyle tam esnek olarak uygulanmayan döviz kuru rejimi. (dirty float, managed float)

Nakit dengesi (bütçe nakit dengesi):
Nakit dengesi = bütçe dengesi + avanslar - bütçe emanetleri

Net hata ve noksan:
Yanlış ya da eksik kayıtlar nedeniyle ödemeler dengesi kalemleri arasındaki tutarsızlığın kaydedildiği kalem.

Niyet mektubu (letter of intent):
IMF kaynaklarına başvuran bir üye ülkenin uygulayacağı programın genel çerçevesini çizen IMF Başkanı'na hitaben yazılmış, üye ülke yetkillerinin (genellikle Ekonomi Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı) imzalarını taşıyan mektup.

 Normatif ekonomi: 
Büyük ölçüde ekonomi politikasını kapsayan sorunlarla uğraşan ve objektif gerçekler yerine subjektif tercihleri yansıtan ekonomi alt dalı. Burada örneğin bir ülkede gelir dağılımının bozuk olduğu ortaya konulmuşsa bunun nedenleri ve nasıl düzeltilebileceği araştırılır ve önerilir.

Otomatik dengeleyiciler (automatic stabilizers):
Ekonomide enflasyon ya da deflasyon ortaya çıktığında kendiliğinden devreye girerek kötü gidişi yavaşlatan düzenlemeler. Başlıca örnekleri artan tarifeli gelir vergisi ve işsizlik sigortası ödemeleridir.

Ödemeler dengesi:
Bir ülkedeki bireylerin, firmaların ve devlet kurumlarının belirli bir dönem içinde diğer ülkelerin bireyleri, firmaları ve devlet kurumlarıyla gerçekleştirdiği uluslararası işlemlerin parasal değerlerini gösteren hesap tablosu.

Özel çekme hakları (Special drawing rihts - SDR):
IMF tarafından üye ülkelere tahsis edilmek amacıyla yaratılan uluslararası rezerv para. SDR para olarak tedavül etmeyen ve yalnızca muhasebe kaydı olarak işlem gören bir hesap birimidir.

Özel kesimin piyasa dışına itilmesi (crowding out):
Kamu kesiminin gelir < gider dengesizlikleri sonucunda yarattığı büyük borçlanma talebiyle faizlerin yükselmesine neden olması sonucunda özel kesimin yatırımları için aradığı fonların pahalılanması karşısında borçlanmasında ortaya çıkan daralma.

Özelleştirme gelirleri:
Kamu iktisadi teşebbüsleri veya kamu iştirak hisselerinin satışından elde edilen gelirler.

Yazılı değer (Par Value):
Bir hisse senedi, tahvil yada bono gibi değerli kağıdın üzerinde taşıdığı değerin tamamı.

Para
Değiş tokuşu sağlayan, değer standardı getiren ve satınalma gücünü saklamaya yarayan her şey.

Para arzı:
İşlem ve yatırımlarda kullanılmaya hazır para miktarının tümü. Belirli bir dönemde ekonomide bulunan para stoku.

Para arzı tanımları: 
M0: Emisyon + bankalardaki TL nakit
M1: M0 + vadesiz mevduat
M2: M1 + vadeli mevduat
M2Y: M2 + Türkiye'de yerleşik kişilerin döviz mevduat hesapları (DTH) 
M2R: M2 + Repo
M2YR: M2Y + repo

Paranın dolanım hızı (velocity):
Bir ekonomide her b,ir para biriminin belirli bir sürede kaç kez el değiştirdiğini gösteren ölçü.

Paranın değer kazanması (appreciation):
Bir ülke parasının başka ülkelerin paralarına göre değerinin artması. Bu değerlenmenin sonucunda parası değerlenen ülkedeki kişiler diğer ülkelerin mallarını daha ucuza almaya başlarlar.

Paranın değer kaybetmesi (depreciation):
Bir ülke parasının başka ülkelerin paralarına göre değerinin azalması. Bu değer kaybının sonucu olarak parası değer kaybeden ülkedeki kişiler diğer ülkelerin mallarını daha pahalıya almaya başlarlar.

Para politikası:
Merkez Bankası'nın hedeflerine ulaşmak için uyguladığı açık piyasa işlemleri, iskonto oranı ve munzam karşılıklar oranı politikalarının bütünü.

Peg:
Bir ülkenin parasının yabancı paralar karşısındaki değerini bir başka ülkenin ya da ülkelerin paralarından oluşan bir sepete bağlayarak belirlemeleri sistemi.

Piyasa riski:
Bankalar açısından piyasalarda ortaya çıkacak dalgalanma ve şoklar nedeniyle mevduat çekilişleri ya da dönmeyen kredilerle karşılaşılması riski.

Pozitif ekonomi: 
Bir olgunun objektif olarak ortaya konulup analize tabi tutulmasının içeren ve değer yargılarına yer vermeyen ekonomi bilimi dalı. Ekonomi teorisi bu kategoriye girer. Burada gelir dağılımının bozuk olduğu ortaya konulur ve o kadarla yetinilir. Niçin bozuk olduğu ya da nasıl düzeltilmesi gerektiği tartışılmaz.

Rasyonel bekleyişler:
Sistematik olarak yanlış ya da taraflı olmayan ve ulaşılabilir bütün bilgileri kullanabilen bekleyişlere rasyonel bekleyişler adı verilir.
Reel GSYİH:
Enflasyondan arındırılmış GSYİH.

Reel faiz:
Elde edilen faizin enflasyondan arındırılarak ifade edilen şekli. Refinansman:
Borcun başka koşullar taşıyan bir borçla değiştirilmesi işlemi. Bu uygulama daha çok faiz ya da alacaklı değişşimlerine yol açan bir borç koşulu değişimi biçiminde karşımıza çıkar.

Rekabet Kurumu:
Piyasalarda fiili anlaşmalar sonucu doğabilecek tekelleşme ve kartelleşmeleri önlemek, piyasaların rekabete uygun olarak çalışabilmelerini sağlamak üzere kurulmuş bulunan ve başkan dahil 11 kişiden oluşan kuruluyla karar alan organ.

Resesyon:
Belirli süreyle genel ekonomik faaliyetlerdeki gerileme.

Revalüasyon:
Bir ülkenin ulusal parasının yabancı ülkelerin ulusal paralarına karşı olan değişim değerinin (parite) yükseltilmesi işlemi.

Sabit döviz kuru rejimi:
Bir ülkenin ulusal parasını başka ülkelerin ulusal paralarına karşı belirli bir pariteyle sabitlemesi ve arz ve talep değişikliklerine karşı bu sabitliği bozmaması hali.

Sabit faiz:
Bir borcun faizinin, borcun ömrü süresince değişmeksizin kalması hali.

Say kanunu:
"Her arz kendi talebini yaratır" biçiminde özetlenebilecek olan klasik ekonomi yasası. Bu yasanın büyük ölçüde barter ekonomisinde geçerli olduğu, parasallaşmanın geliştiği günümüz ekonomilerinde geçerli olmadığı dikkate alınmalıdır.

Sermaye hareketleri dengesi:
Ödemeler dengesindeki yurtiçinde yeleşik kişilerle yurtdışında yerleşik kişiler arasında gerçekleşen borç alıp verme işlemlerini ve sabit sermaye yatırımlarını içeren dengedir.
Sermaye piyasası:
Hisse senedi ve uzun vadeli borç senetlerinin ihraç edildiği ve alım satım işlemi gördüğü piyasa.

Sermaye Piyasası Kurulu:
İlk kez halka arzlara izin veren ve menkul kıymet borsalarındaki işem ve kurumların denetimiyle yetkili kurum.

Senyoraj:
Kağıt ve madeni paranın basım giderleriyle piyasadaki değişlim değeri arasındaki fark nedeniyle devletin elde ettiği kazanç.

Sosyalist ekonomik yaklaşım: 
Sermaye malları mülkiyetinin devlet elinde olmasını savunan yaklaşım.

Stand by düzenlemesi:
IMF'nin ihtiyaç içine düşen üye ülkelere destek vermek üzere yaptığı başlıca düzenleme. 18 aya kadar olan stand by düzenlemesinde üye ülkeye kotasının % 100'ü kadar; 3 yıla kadar olan stand by düzenlemelerinde (süresi uzatılmış fon kolaylığı) üye ülkeye kotasının % 300'ü kadar destek sağlanabilir. IMF son yıllarda bu limitleri istisnai hallerle sınırlı kalmak kaydıyla şabilmektedir.

Sürekli borçlanma yöntemi:
Bu yöntemde Hazine belirli miktar ve vadeleri içeren kağıtları sürekli olarak satışa sunar. Bu kağıtlar sabit ya da borçlanma ihalelerinde belirlenen faiz ortalamalarına bağlı olarak faiz taşıyabilirler.

Tasarruf (S):
Gelirin, elde edildiği dönemde tüketilmeyen bölümü. S = Yd - C

Tek hazine hesabı:
Kural olark kamu gelirlerinin tümünün toplnadığı ve kamu giderlerinin tümünün yapıldığı Hazine hesabı. Kural böyle olmakla birlikte uygulamada istisnaları vardır.

Teori
Birden fazla neden - sonuç ilişkisinin birlikte bir disiplin halinde birleştirilmesinden meydana gelen bilgiler topluluğuna verilen isim.

Ticari banka:
Başlıca mevduat toplamak ve kişi ya da kurumlara kredi vermek suretiyle çalışan aracı kurumlar.

Toplam borç stoku:
Bir ülkenin belirli bir dönem sonu itibariyle iç ve dış borçlarının toplam tutarı. Bu hesaplamaya kamu kesimi iç borçlarıyla kamu kesimi ve özel kesimin dış borçlarının toplamı katılır.

Toplam borç yükü:
Toplam borç stokunun GSMH'ya oranıdır.

Toptan eşya fiyatları endeksi - TEFE (WPI): 
Ülke ekonomisinde üretim faaliyetleri içinde yer alan maddelerin fiyatlarında aydan aya ortaya çıkan değişimleri ölçmekte kullanılan endekse üretici fiyatları endeksi ya da toptan eşya fiyat endeksi adı verilir. TEFE, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından belirli bir baz yılı esas alınmak ve sepete dahil edilmiş bulunan çeşitli mal ve hizmetler için üreticilerden bilgi toplanmak suretiyle oluşturulan fiyat endeksidir. TEFE, toptancı aşamasındaki fiyat değişimlerini ölçen bir endekstir.

Tüketici fiyatları endeksi - TÜFE (CPI):
Belirli bir dönem içinde belirli bir kitle tarafından satın alınan mal ve hizmetlerle belirlenen bir sepetin fiyat değişikliklerini zaman içinde ölçen endekse tüketici fiyat endeksi adı verilir. TÜFE, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından belirli bir baz yılı ve hanehalkı anketleri kullanılmak suretiyle ağırlıklandırılmış olarak sepete alınan belirli mal ve hizmet sepetinin parasal değerinin baz yılına göre

österdiği değişimi ölçmeye yarayan fiyat endeksidir.

Tüketim Harcamaları (C):
Mikroekonomi açısından bireylerin, makroekonomi açısından bütün toplumun belirli bir dönem içinde tüketim amaçlı olarak yaptığı harcamalar. Ekmek gibi hemen tüketiklen maddelere yapılan harcamaların yanısıra otomobil, buzdolabı, televizyon gibi hemen tüketilmeyecek olan dayanıklı tüketim maddelerine yapılan harcamalar da tüketim harcamaları arasında sayılır. C = Yd - S

Uluslararası Finans Kurumu (IFC):
Dünya Bankası grubunun özel kesim projelerine kredi veren kurumu.

Uluslararası Kalkınma Ajansı (IDA):
Dünya Bankası grubunun düşük gelirli en az gelişmiş ülkelere kredi veren kurumu. Kredileri faizsiz ve çok uzun vadeli olduğu için imtiyazlı kredilerdir.

Uluslararası Para Fonu (IMF):
Uluslararası parasal ve dış denge sorunlarının çözümü için 1945 yılında kurulmuş kurum. 2002 yılı itibariyle 183 üyesi bulunan IMF'nin merkezi ABD'nin başkenti Washington D.C.dedir.

Uluslararası rezervler:
Bir ülkenin uluslararası rezervleri Merkez Bankasının döviz ve altın rezervleriyle bankaların döviz rezervlerinden oluşur. Resmi rezervler yalnızca Merkez Bankası'nın döviz ve altın rezervlerini; resmi döviz rezervleri ise yalnızca Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinbi ifade eder.

Uluslararası Yatırımları Garanti Ajansı (MIGA):
Dünya bankası grubu içinde yer alan ve gelişme yolundaki ülkelere yönelik yabancı sermaye yatırımlarını, ticari olmayan risklere karşı garanti altna almak amacıyla bir çeşit sigorta hizmeti sunan kurumu. 
Uyarlanmış bekleyişler (adaptive expectations):
Geçmiş deneyim, veri ve bilgilere dayalı olarak şekillenen bekleyişler.

Vade uyumsuzluğu:
Bankaların kaynaklarıyla kullanımları arasında ortaya çıkan zaman uyuşmazlığı. Örneğin bir bankanın ortalama mevduat vadesi 3 ay iken kredilerinin vadesi 1 yıl ise vade uyumsuzluğu söz konusu demektir.

Verimlilik:
Üretimde kullanılan her birim girdinin yarattığı çıktı miktarı.

Vergi (T):
Devletin, kamu giderlerini karşılamak üzere ve kamu gücünü kullanmak suretiyle kişi ve kurumlardan aldığı pay.

Vergi dışı normal gelirler:
Türkiye uygulamasında kamu mallarının satışı, kiralanması, kamu teşebbüslerinden alınan temettü gelirleri gibi gelirlerden oluşaqn bütçe kalemi.

Yatırım (I): 
Belirli bir dönemde sermaye stokuna yapılan ekleme.

Yerel yönetimler:
Kendi özel gelirlerine ek olarak genel bütçeden yardım alan, özel bütçeli kuruluşlar. Başlıcaları belediyeler ve il özel idareleridir.




30 Haziran 2017 Cuma

Parasal Aktarım Mekanizması Döviz Kuru Kanalı: Türkiye Örneği




Uluslararası Hakemli Ekonomi Yönetimi Araştırmaları Dergisi Temmuz / Ağustos / Eylül Yaz Dönemi Sayı: 09 Yıl:2016 International Refereed Journal of Research on Economics Management 


Parasal Aktarım Mekanizması Döviz Kuru Kanalı:
Türkiye Örneği
Parasal Aktarım Mekanizması, para politikasının döviz kurlarındaki değişmelerle üretim ve istihdamı nasıl etkilediği ile ilgilenir.  Dalgalı kur rejimlerinde para politikasının yürütülmesi parasal aktarım mekanizmasında döviz kurunun rolünü anlamak için oldukça büyük bir öneme sahiptir. ( MTM) .Döviz kurundaki bir değişikliğin etkilerinin büyüklüğü ve zamanlaması enflasyon ve üretim üzerinde farklı etkileri yaratabilir.  Döviz kurundaki değişmelerin enflasyon ve üretim üzerindeki etkisi geleneksel faiz oranı kanallarının yarattığı etkilerden  daha farklı olabilir. Uygulanan optimum politikalarının değişmesine neden olabilir Türkiye’de son dönemde enflasyon hem yüksek hem de süreklidir. Bu nedenle enflasyonist beklentiler çok güçlüdür. Para arzı, kısa vadeli faiz oranları ve döviz kuru politikası enflasyon hedefi ile uyumlu olacaktır.  Bu çerçevede çalışmada, esnek döviz kuru rejimini benimseyen Türkiye’de parasal aktarım mekanizması döviz kuru kanalının, para arzı ve özellikle fiyatlar düzeyi üzerindeki etkinliği vektör otoregresif (vector autoregressive: VAR) modeliyle sorgulanmaktadır. Değişkenlere ait veriler yıllık olarak 2003 – 2015 dönemini kapsayan üçer aylık verilerden oluşmaktadır. Döviz kuru kanalının Türkiye’de etkin olduğu sonucuna varılmıştır.
Anahtar kelimeler: Döviz Kuru, Para Arzı, Enflasyon, VAR Modeli
Jel Sınıflandırması: E 52
Monetary Transmission Mechanism Exchange Rate Channel: The
Case of Turkey
ABSTRACT
Monetary Transmission Mechanism , changes in production and employment in the exchange rates of the monetary policy is concerned with how it affects For the conduct of monetary policy under floating exchange rates it is  important to understandthe role of the exchange rate in the monetary transmission mechanism (MTM). The timing and the magnitude of the effects of a change in the exchange rate on output and inflation may be quite different from traditional interest rate channels, thereby affecting optimal policy. In recent years Turkey both high and inflation is continuous Therefore, inflationary expectations are very powerful. Money supply, short-term interest rates and exchange rate policy will be consistent with the inflation target. In this study, the effectiveness of monetary transmission mechanism exchange rate channel on Money supply  and price level is analyzed by using VAR model for Turkey which has adopted flexible exchange rate regime. As a result of the test,  for the quarterly  the period  2003 – 2015 , it is found  That   exchange rate channel is effective in Turkey
Key Words : Exchange Rate, Money  Supply,  Inflation, VAR Model
JEL Classification Code: E 52




I.GİRİŞ 

Para, mübadele aracı, değer ölçüsü ve değer biriktirme fonksiyonları ile günlük yaşantımızın vazgeçilmez unsurları arasındadır. Para, genel olarak, toplumun ödeme aracı olarak kabul ettiği her şeydir. Para sistemleri, paranın işleyişi ve niteliği ile ilgili kurallar bütünüdür. Para standartları, işlemlerin kurallara bağlı etkin bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla vardır.
Para politikalarının ekonomiyi etkileme yolları ile ilgili ilk çalışmalar Keynesyen IS-LM analizi çerçevesinde yürütülmüştür. Ancak daha sonraki çalışmalarda finansal piyasalardaki asimetrik enformasyonun, para politikaları aktarımındaki rolü önem kazanmıştır. Ekonomi politikasının alt dalı olan para politikası, toplam üretim, istihdam ve fiyat hareketlerini kapsayan genel ekonomik faaliyetlerin yönünü ve gelişimini etkilemek amacıyla kullanılan temel araçlardan biri durumuna gelmiştir. Para politikasının arz yönlü doğrudan etkisi azdır ve ekonomi üzerindeki asıl etkisini çoğunlukla toplam talebi etkileyerek gösterir (Haan, 2001:25-28). Dolayısıyla para politikası uzun vadede, mal ve hizmetlerin nominal değerini, yani genel fiyatlar düzeyini belirlerken, kısa ve orta vadede de reel aktiviteler üzerinde oldukça önemli etkiye sahiptir.
Bu çalışmada, parasal aktarım mekanizması kanalları içinde, diğer varlık kanalları kapsamı altında incelenen, döviz kuru kanalı üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda Türkiye gibi dışa açık bir ekonomide parasal aktarım mekanizması döviz kuru kanalının incelenmesi oldukça anlamlıdır. Döviz kuru kanalı ile para politikalarındaki bir değişiklik ulusal paranın değerini ve net ihracatı etkileyecek dolayısıyla reel hasıla ve fiyatlar genel düzeyini (enflasyon) de etkileyecektir. Ekonomilerin dışa açıklık düzeyi döviz kuru kanallının işleyişi üzerinde etkilidir. Özellikle son yıllarda küreselleşmenin artmasıyla birlikte esnek (ya da serbest)döviz kuru sisteminin kullanımının yaygınlaşması, parasal aktarım kanalları içerisinde döviz kuru kanalının önem derecesini daha da artırmıştır (Cambazoğlu: vd 2012; 5) . 
Parasal aktarım mekanizmasının işleyişini belirlemeye yönelik yapılan araştırmalarda, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekonomisi için yapılan araştırmalar yoğunluktadır. 1990’lı yıllardan itibaren uluslararası kuruluşlar ve gelişmekte olan ülkelerin de parasal aktarım mekanizması ve işleyiş kanalları konusunda çalışmalara ağırlık verdiği gözlenmektedir. Türkiye’de ise parasal aktarım mekanizmasına ilişkin çalışmalar daha çok 2000’li yıllarda artış göstermiştir. Literatüre bakıldığında parasal aktarımın kredi kanalı üzerine bir yoğunlaşma olduğu Ancak Türkiye gibi dışa açık bir ekonomide parasal aktarımın döviz kuru kanalının da incelenmesi faydalı olacaktır. Bu yönde bir katkı sağlanması amacıyla hazırlanmış olan çalışmamız, sadece parasal aktarım mekanizmasının döviz kuru kanalı üzerinde yoğunlaşmaktadır(Büyükakın, vd 2009:178). Bu çerçevede uygulanan para politikasının reel ekonomi ve enflasyon üzerindeki etkisinin belirlenmesinde döviz kurunun rolü değerlendirilmeye çalışılmaktadır
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de para politikası-reel ekonomi etkileşimini ve parasal aktarım kanallarından hangilerinin etkin olarak çalıştığını araştırmak, bu konu hakkındaki bilgiyi geliştirmektir. Bu çerçevede, çalışmanın birinci bölümünde parasal aktarım mekanizmasının işleyişine ilişkin yaklaşımlardan bahsedilecek, parasal aktarım kanallarının neler olduğu ve üretim seviyesini nasıl etkiledikleri teorik olarak ele alınacaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde, parasal aktarım mekanizması kanallarının işleyişinin araştırılmasında yaygın olarak kullanılan Vektör Otoregresyon (VAR) modelinden ve bu modelin araçlarından bahsedilecektir. Üçüncü bölümde, Türkiye’de ve Dünya’da parasal aktarım mekanizmasının işleyişine ilişkin yapılan çalışmalardan bahsedilecek ve Türkiye için bir VAR modeli oluşturulacaktır. Dördüncü bölümde ise çalışma ana hatlarıyla özetlenecek ve ampirik bulguların genel bir değerlendirmesi yapılacaktır.
II. Para Politikası Aktarım Mekanizması
Para politikası aktarım mekanizması, genel olarak para politikasının toplam çıktı(reel GSYİH) ve toplam harcamalar (nominal GSYİH) üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin ortaya çıkışında rol oynayan aktarım kanallarını ifade etmektedir. Daha açık bir ifadeyle, para politikası aktarım mekanizması, para politikası kararlarının toplam talebi, enflasyon beklentilerini ve enflasyon oranını etkileme süreci olarak da tanımlanabilir (Büyükakın vd. 2008: 45)
 Bu çerçevede dört farklı parasal aktarım kanalından söz etmek mümkündür: Bunlar sırasıyla, faiz oranı kanalı, varlık fiyatları kanalı, kredi kanalı ve döviz kuru kanalıdır. İncelediğimiz döviz kuru kanalının ise son dönemlerde ülke ekonomileri üzerindeki etkisi daha fazladır.
Bu çerçevede döviz kur kanalını kısaca tanımlamak gerekmektedir. Döviz kuru kanalında parasal bir daralma esnek döviz kurları sistemi ve tam sermaye hareketliliği varsayımı altında ülke parasının değerlenmesine sebep olacaktır. Burada parasal daralmadan dolayı ülke parasının değerlenmesinin çıktı üzerindeki etkisini şu şekilde analiz edebiliriz; parasal daralma reel faiz oranında bir artışa yol açar, bu artış ülkeye sermaye girişlerinin hızlanmasına neden olacaktır. Ülke içinde yükselen faiz oranlarından yararlanmak isteyen yabancı girişimciler döviz satarak yerli varlıkları satın almak istemeleri sonucunda yerli paranın değeri artacaktır. Yerli paranın değerinin yabancı paralar karşısında artması ülke içerisinde üretilen malların fiyatını yurt dışında üretilen benzer mallara oranla artıracaktır. Diğer bir deyişle ihracat mallarının fiyatı29artarken ithalat mallarının fiyatı azalacaktır. Net ihracat buna bağlı olarak azalır ve çıktıda bir azalış meydana gelir (Norrbin,2001).
 Döviz kuru değişmelerinin bir diğer etkisi de ülkede yerleşik kişilerin, firmaların ve bankaların yani finansal ve finansal olmayan kurumların yabancı para ile belirlenmiş borç miktarını etkileyerek üretimde bir değişiklik yaratmasıdır. Yükselen ekonomilerin çoğunda finansal ve finansal olmayan kesimlerin yabancı para cinsinden borçları bulunmaktadır. Bu borçlara karşılık yabancı para cinsinden varlık bulundurulmadığı durumda döviz kurlarında meydana gelen değişmeler finansal ve finansal olmayan kesimlerin bilançolarının net değerini değiştirmektedir. Ülkenin finansal olmayan ve finansal kesimleri dünyanın geri kalan kısmına karşı net borçlu durumda ise ülke parasının değer kaybetmesi yabancı para cinsinden borçların yükünün artmasına ve bilanço değerinin azalmasına neden olmaktadır. Bilanço değerindeki azalış yeni kredi sağlama olanaklarını azaltmakta ve borçla finanse edilen harcamaların azalması sonucunu doğurmaktadır (Mishkin,2001:10).
Döviz kuru kanalı faiz oranındaki değişmelerin etkisini de içermektedir. Çünkü dünya çapında uluslararası sermaye hareketlerinin hızla liberalleştiği ve sermaye hareketlerinin faiz esnekliğinin çok yüksek olduğu bir ortamda ülkelerin uyguladıkları para politikaları faiz oranı üzerinden döviz kurunda güçlü etkiler meydana getirebilmektedir. Şöyle ki; Merkez Bankasının genişletici (daraltıcı) bir para politikası izlemesi halinde sermayenin maliyeti olan reel faiz oranı düşmekte (yükselmekte), yurtiçi reel faiz oranlarının düşmesi (yükselmesi) ise, anında sermaye hareketlerinin hacmini değişikliğe uğratmaktadır. Bunun nedeni, yabancı (ulusal) para bazlı mevduatların ulusal(yabancı) para bazlı mevduatlara göre daha cazip hale gelmesidir. Sonuçta ulusal para değer kaybederken (kazanırken) döviz kuru değer kazanmaktadır(kaybetmektedir). Ulusal paranın değer yitirmesi (kazanması) ise, yurtiçi malları ucuz (pahalı) yurtdışı malları da pahalı (ucuz) hale getirdiğinden net ihracat artmakta (düşmekte) ve dolayısıyla da milli gelir yükselmektedir(azalmaktadır). Diğer bir deyişle net ihracat artar (azalır), net ihracatın artması(azalması) da firmaların yeni yatırım kararı almaları ile toplam talebin ve reel çıktının artmasına (azalmasına) yol açar (Mishkin, 1995: 5, Mishkin, 2001: 7).
Döviz kuru değişmeleri hane halklarının ve firmaların bilançolarını da etkiler. Birçok ülkede hane halkları ve firmalar ya doğrudan dışarıdan, ya da yerli bankalar yoluyla ülke içinden yabancı para cinsinden borçlanırlar. Bu borçların yabancı para cinsinden varlıklarla tamamıyla karşılanmadığı durumlarda, döviz kuru değişmeleri firmaların ve hane halklarının net değerlerini ve borç-varlık oranlarını etkileyerek, harcama ve borçlanma davranışlarında önemli değişikliklere yol açar. (Kamin: 1998)
Genel anlamda, döviz kuru kanalının aktarım mekanizmasındaki etkisi, ülkelerin dışa açıklık dereceleri ile doğru orantılıdır. Bir ülke ne kadar çok dışa açık ise döviz kuru kanalı o kadar etkili olacaktır
III. Literatür Taraması
Literatürde parasal aktarım mekanizmasının kanalları ile ilgili birçok çalışma yapılmış ve konuyla ilgili farklı bulgular elde etmişler. Bunlar arasında parasal aktarım mekanizmasının döviz kuru kanalıyla ilgili olarak yapılmış başlıca çalışmalar şunlardır. Smets ve Wouters (1999), 1975-1997 dönemi için Almanya’da döviz kuru kanalını VAR modeliyle incelemiş ve parasal daralma sonrasında döviz kurunun değerlendiğini, ithalat fiyatlarının ihracat fiyatlarına göre daha güçlü tepki gösterdiğini, ithal malların ucuzladığı, yurt için talebin ve ihracatın azalmasıyla birlikte gelirin düştüğü bulmuştur. Döviz kuru kanalı, dış ticaret dengesinin bozulmasına; faiz oranı kanalının ise, ticaret dengesinin iyileşmesine neden olmuştur. Camarero vd. (2002), İspanya için 1986-1998 dönemi eş bütünleşik yapısal VAR yöntemi ile parasal aktarım kanallarını incelemiş ve parasal daralmanın fiyatlar üzerinde aşağı yönlü zayıf bir tepkiye neden olduğunu, aynı zamanda kısa ve uzun dönem faiz oranlarında arttığını, toplam çıktının azaldığını ve döviz kurunun değerlenmesine neden olduğu bulunmuştur. Boughara (2003), 1988Q1 – 2001Q4 için Fas ve Tunus için yapmış olduğu çalışmasında her iki ülke için döviz kuru kanalının etkin olduğunu bulmuştur.  Döviz kuru kanalına ilişkin önemli çalışmalardan birisi Smets veWouters’in (1999: 496, 499) çalışmasıdır. Bu çalışmada VAR modeli kullanılarak 1975- 1997 dönemi için Almanya’da döviz kuru kanalının ayrıntılı bir analizi yapılmıştır. Parasal daralmanın ardından yerli paranın değerlendiğini ortaya koymuştur. Bu değerlenme karşısında ithalat fiyatları ihracat fiyatlarına göre çok daha güçlü tepki göstermiştir. Yurtiçi mallar, fiyatı ucuzlayan ithal malları ile ikame edilmiştir. Böylece yurtiçi talepte azalma olmuş ve reel GSYİH düşmüştür.  Mehrotra (2007), döviz kuru kanalını Japonya, Hong Kong ve Çin ekonomileri için incelemiştir. Deflasyon dönemlerini kapsayan çalışmada, yapısal VAR modeli tahmin edilerek, fiyat kontrolü için döviz kuru şoklarının önemli olup olmadığı incelenmiştir. Sonuçlar Japonya ve Hong Kong için anlamlı olmakla birlikte, Çin’de döviz kuru şoklarının fiyatların gelişimini önemli ölçüde etkilemediğini göstermiştir. Nagayasu(2007), Japonya’da ise döviz kuru kanalının önemli olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Elde edilen bulgular, üretimi etkilemede döviz kuru kanalının yeterince işlemediği sonucuna ulaşılmıştır
Türkiye için yapılmış belli başlı çalışmalar ise şu şekilde özetlenebilir. Saraçoğlu ve Köse (1999), 1980-1996 dönemi için VAR yönetimini kullanarak, döviz kurunun enflasyonu etkileyen en önemli değişken olduğunu bulmuştur. Türkiye’de 1986-1998 dönemi için banka kredi kanalını inceleyen çalışmasında döviz kurunu da modele dahil etmiş ve sonuç olarak, döviz kuru kanalının işlerliğini ortaya koymuştur. Öztürkler ve Çermikli (2007), Türkiye için 1986:01-2001:12 dönemi için parasal aktarım mekanizması kanallarının incelediği çalışmasında faiz oranlarındaki artışın enflasyonda da artışa neden olduğu sonucuna ulaşmış ve genişletici para politikalarının ulusal paranın değer kazanmasına yol açtığını, Türkiye’de faiz oranı ve döviz kuru kanallarının ters yönlü çalıştığı sonucuna ulaşmıştır. Sezer (2003), Türkiye’de faiz oranı ve döviz kuru kanallarının çalıştığı, fakat banka kredi kanalının işlemediğine ilişkin bulgular bulmuştur. Faiz oranı ve döviz kuruna verilen şoklara sanayi üretim endeksinin güçlü tepki verdiğini, para arzına verilen şoklara kredilerin tepki vermediği, sanayi üretiminin de kredilerden yeterince etkilenmediği sonucuna ulaşmıştır. Çiçek (2005), 1995-2003 dönemini incelediği çalışmasında Türkiye’de banka kredi kanalı, döviz kuru kanalı ve varlık fiyatları kanallarının, para politikasının reel ekonomi üzerindeki etkinliğini azalttığı, fiyatlar üzerindeki etkinliğini ise artırdığı sonucu elde etmiş, geleneksel faiz oranı kanalının ise en etkin kanal olduğunu sonucuna ulaşmıştır. Kasapoğlu (2007), 1990:01 – 2006:07 dönemi için yapmış olduğu çalışmasında döviz kurundaki değişmeye sanayi üretiminin anlamlı tepki vermediği, dolayısıyla döviz kuru kanalının üretim üzerinde etkili olmadığı, enflasyon oranın ise belirli gecikmeyle anlamlı tepki verdiği, bu durumda döviz kuru kanalının ithal girdilerin ve nihai malların fiyatını değiştirerek enflasyonu önemli ölçüde etkilediği sonucuna ulaşmıştır. Başçı vd. (2008), Türkiye için parasal aktarım mekanizması kanallarını analiz ettiği çalışmasında döviz kuru kanalının Türkiye için önemli bir aktarım kanalı olduğunu, dış ticaret yoluyla toplam talep üzerindeki geleneksel etkisinin dışında, beklentiler, risk primi, firma bilançosu, üretim maliyetleri ve fiyatlar gibi temel değişkenler üzerinde de etkili olduğu bulmuştur,  fakat 2001 krizi sonrası döviz kuru kanalının ihtiyatlı maliye politikası ve dalgalı döviz kuru rejimi altında uygulanan enflasyon hedeflemesi stratejisi ile birlikte zayıflama eğilimine girdiğini de ortaya koymuştur.  Erdoğan ve Yıldırım (2008), 1995:1 – 2006:12 dönemi için döviz kuru kanalının işleyişini VAR modeliyle araştırdıkları çalışmalarında Türkiye’de döviz kuru kanalı işlediğini bulmuşlardır. Örnek (2009), VAR yöntemi kullanarak Türkiye’de parasal aktarım kanallarının hangisinin etkin olarak çalıştığını 1990-2006 dönemi için incelemiş, Türkiye’de geleneksel faiz oranı ve döviz kuru kanallarının çalıştığını, hisse senedi fiyatı ve banka kredi kanallarının istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar vermediğini bulmuştur. Büyükakın vd. (2009), 1990:1 -2007:9 dönemi için Türkiye’de döviz kuru kanalını incelemiş, para politikası şokunun ardından reel döviz kuru, net ihracat, üretim ve fiyatların dinamik tepkisi tahmin edilmiştir. Sonuç olarak, para politikası şoklarının fiyatlar üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu ve döviz kurunun parasal aktarım mekanizmasında önemli rol oynadığını bulunmuştur.
Türkiye’de döviz kuru kanalının ile ilgili yapılmış çalışmalarda genel olarak döviz kuru kanalının işlediği, özellikle fiyatların gelişimi açısından döviz      kuru değişkeninin önemli olduğu tespit edilmiştir.
2001 yılı sonrası dönemde geleneksel aktarım mekanizması çerçevesinde döviz kuru kanalının işlerliğinde de önemli değişimler gözlemlenmiştir. Diğer gelişmekte olan ekonomilerde olduğu gibi Türkiye ’dede 2001 yılı öncesinde dolarizasyon, hükûmetin gelir ve giderleri arasındaki dengesizlik, sağlıksız işleyen bankacılık ve finans sektörü ile finansal kırılganlık gibi nedenlerle döviz kuru hareketleri istikrarı bozucu etki yaratmıştır. Geçmişte yaşanan ekonomik krizlerin ardından uygulanan başarısız istikrar programlarının temel olarak sabit kur rejimine dayanması, güçlü endeksleme davranışının yanı sıra döviz kurlarının enflasyon beklentilerinin temel belirleyicisi olması naneden olmuştur. Dalgalı kur rejiminin uygulanmadığı bu dönemde, döviz kuru geçişkenliği yalnızca büyüklük olarak değil hız olarak da oldukça yüksek seviyelerde gerçekleşmiştir. Dalgalı kur rejiminin uygulanmaya devam edildiği ve enflasyon hedeflemesi rejiminin uygulanmaya başlandığı dönemde, ekonomik birimlerin fiyatlama yaparken döviz kurlarını daha az dikkate almaya başladıkları ve kurlardan fiyatlara geçiş etkisinin hem büyüklük hem de süre bakımından azaldığı saptanmıştır (TCMB, 2013: 4-5).
Geleneksel parasal aktarım mekanizması çerçevesinde, yerel paranın değer kazanmasının dış ticaret üzerindeki etkisi aracılığıyla ekonominin daralmasına neden olacağı düşünülmektedir (Helene,2001: 5). Bununla birlikte Türkiye ekonomisinde, Türk lirasının değer kazandığı dönemlerde ekonomi genişleme sürecine girmiş, döviz kurunun değer kaybettiği dönemlerde ise durgunluk yaşanmıştır. Yüksek sermaye girişlerinin yaşandığı dönemlerde Türk lirasının değer kazanması, döviz cinsinden borcu olan firmaların net değerini ve firmaların yatırım ve üretime ayırabilecekleri kaynakları artırmaktadır. Ayrıca üretim sürecinde ithal girdilerin yüksek ağırlığı nedeniyle söz konusu dönemlerde firmalar aynı miktarda malı daha düşük fiyata üretebilmekte, diğer yandan satın alma gücündeki artış iç talep üzerinde artırıcı etki yaratmaktadır. Tüm bu etkenler, Türk lirasındaki değer artışına bağlı olarak ekonomik faaliyetin hızlanmasına yol açmaktadır.
Parasal aktarım mekanizması hem teoride hem de uygulamada çok karmaşık bir süreç olduğundan, mekanizmanın işleyişinin anlaşılması para politikasının etkili bir şekilde yönetimini kolaylaştırmaktadır. Bu sayede, konjonktürün farklı evreleri için hangi politika seçeneğinin kullanılması gerektiği, en uygun parasal kuralın ne olduğu, üretimdeki değişkenlik ile enflasyondaki değişkenlik arasındaki seçime ait tercihin nasıl yapılacağı ve sabit kur rejiminin enflasyon ve üretim üzerindeki muhtemel etkilerinin nasıl değerlendireceğine yönelik sorulara cevap bulunabilmektedir (Mishkin, 1995, s.8-9). Politika yapıcılar finansal büyüklüklerdeki hareketleri daha iyi yorumlayabilecekler ve daha iyi politika hedefleri seçebileceklerdir (Taş vd 2012:53-54).
Yukarıda ele alınan ve gerek Türkiye ve gerekse diğer ülkeler için döviz kuru kanalını inceleyen çalışmalardan çıkan sonuç, Çin dışında diğer ülkelerde döviz kurunun özellikle fiyatların gelişimini önemli ölçüde etkilediğini ve politika yapıcılarının enflasyonu kontrol etmede döviz kuru değişkenini etkin bir şekilde kullanabileceğini ortaya koymuştur. Türkiye’de döviz kuru kanalının ile ilgili yapılmış çalışmalarda genel olarak döviz kuru kanalının işlediği özellikle fiyatların gelişimi açısından döviz      kuru değişkeninin önemli olduğu tespit edilmiştir.

ıv. Veri seti ve Yöntem

Çalışmanın amacı 2003.01-2015.04 dönemi için Türkiye’de parasal aktarım mekanizması döviz kuru kanalının etkinliği VAR yöntemiyle test etmektir. Bu çalışmada, parasal aktarım mekanizması kanalları içinde, diğer varlık kanalları kapsamı altında incelenen, döviz kuru kanalı üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda Türkiye gibi dışa açık bir ekonomide parasal aktarım mekanizması döviz kuru kanalının incelenmesi oldukça anlamlıdır Greene (1993) değişkenler arası dinamik ilişkileri araştırmada VAR modellerinin diğer yapısal modellerden daha etkin olduğunu ileri sürmektedir. Sims’e (1980) göre ise, ekonomik modelde kullanılacak değişkenler arasında eş zamanlılık söz konusuysa. modelde kullanılan değişkenlere içsel mi dışsal mı olduğu konusunda ayrıştırma yapılmayıp aynı ölçüde yaklaşılmalıdır. Bu nedenle Sims modelde kullanılacak tüm değişkenlerin içsel olarak ele alınması gerektiğini ifade etmiştir. Bunun anlamı her bir denklemin indirgenmiş formunun aynı açıklayıcı değişkenler setinden meydana gelmesidir. Böylelikle araştırmacı modele dahil ettiği değişkenlerin içsel (endojen) mi dışsal (egzojen) mı olduğu hususunda kaygılanmamakta ve öngörüde bulunması kolaylaşmaktadır (Asteriou ve Hall. 2007: 279-280).

VAR modelleri üç farklı şekilde olabilmektedir: indirgenmiş form ardışık ve yapısal. İndirgenmiş formdaki VAR modelinde her bir değişken kendi geçmiş değerlerinin doğrusal bir fonksiyonudur. İndirgenmiş formda diğer değişkenlerin geçmiş değerleri de göz önünde bulundurulmakta ve bunların hata terimleri arasında bir ilişki bulunmamaktadır. İndirgenmiş formda her bir eşitlik en küçük kareler yöntemi kullanılarak tahmin edilmektedir. Farklı değişkenlerin birbirleriyle ilişkili olması durumunda eşitliklerin hata terimleri arasında da ilişki olabilecektir. Ardışık VAR yapısında ise her bir regresyon eşitliğindeki hata terimleri. bir önceki eşitlikteki hata terimleri ile ilişkisizdir. Yapısal VAR modeli ise. iktisat  teorisini kullanarak değişkenler arasındaki eşanlı ilişkileri ortaya çıkarmaktadır (Stock and Watson. 2011:102-104).

VAR analizinin standart uygulamalarında Granger nedensellik testi  etki-tepki analizi ve varyans ayrıştırma analizlerinden elde edilen sonuçlar rapor edilmektedir. VAR modelindeki karmaşık yapı nedeniyle VAR tahmininden elde edilen regresyon katsayıları ya da   istatistikleri rapor edilmemektedir. Nedensellik etki-tepki ve varyans ayrıştırma istatistikleri daha bilgi vericidir (Stock ve Watson. 2001:104).

Granger nedensellik testi bir değişkenin gecikmeli değerlerinin diğer değişkenin tahmin edilmesine yardımcı olup olmadığını incelemektedir. Etki-tepki analizi ise. VAR modeli hatalarının cari değerlerindeki bir birimlik artışa modeldeki her bir değişkenin cari ve gelecek değerlerinin verdiği tepkiyi göstermektedir (sistemdeki değişkenlerden birinde cari dönemde meydana gelen bir birimlik şoka diğer değişkenlerin cari dönem ve gelecek dönemlerdeki tepkisini gösterir). Varyans ayrıştırması (öngörü hata ayrıştırması) ise belirli bir zaman ufkunda sistemdeki herhangi bir değişkenin öngörü hata varyansının yüzde kaçının diğer açıklayıcı değişkenlerdeki şoklara bağlı olarak açıklanabileceğini göstermektedir (Stock ve Watson. 2001:104–106). 

Çalışmada değişkenlerin seçiminde uluslararası ampirik çalışmalar dikkate alınmıştır. Para, mal ve döviz kuru piyasalarının birbirleriyle etkileşim içinde olduğu bu çalışmada, para piyasasını temsilen kısa vadeli faiz oranı (üç aylık vadeli mevduat faiz oranı) döviz kuru piyasasını temsilen reel efektif döviz kuru değişkenleri kullanılmıştır. Fiyatlar genel düzeyi ise, tüketici fiyat endeksi (2003=100) ile ölçülmüştür. Bununla birlikte. VAR modelinin kapsadığı kısa vadeli faiz oranı reel efektif döviz kuru ve tüketici fiyat endeksi olmak üzere toplam üç makro ekonomik değişken kullanılmıştır.  Baz yılı 2003 olan veri seti Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Elektronik Veri Dağıtım Sistemi’nden temin edilmiştir.

VAR analizinin uygulandığı bu çalışma da ilk önce  söz konusu serilerin bazı işlemlere tabi tutulması gerekmektedir. İlk aşamada değişkenlerin birim değerlerinden bağımsız kılınması (aynı düzeye getirilmesi) için tüm değişkenlerin logaritması alınmıştır. Değişkenlerin mevsimsel etkiler barındırıp barındırmadığı sorgulanmıştır. Herhangi bir mevsimsel etkiye rastlanmamıştır.
İkinci aşamada ise VAR modellerinde tüm değişkenlerin durağan olması gerektiğinden değişkenlerin durağan olup olmadığı sınanmıştır. Literatürde yaygın olarak Genişletilmiş Dickey-Fuller (Augmented Dickey Fuller: ADF) testi kullanıldığından durağanlık sınaması için ADF birim kök testi tercih edilmiştir. Dickey ve Fuller (1979) tarafından geliştirilen birim kök testi. bütün serileri birinci dereceden otoregresif süreç olarak ele almakta ve hata terimlerinde otokorelasyonun bulunmadığını ileri sürmektedir. Dickey ve Fuller (1981). hata teriminin otokorelasyona sahip olması durumunda. otokorelasyonu kaldırmak için bağımlı değişkenin ilave gecikmeli değerlerini içerecek şekilde Dickey-Fuller birim kök testini geliştirmişlerdir. Geliştirilmiş Dickey-Fuller birim kök testi olarak adlandırılan modelde ilave terimlerdeki gecikme uzunluğu Akaike Bilgi Kriteri (AIC) yada Schwartz Bayesyen Kriteri (SBC) tarafından belirlenmektedir. Tablo 1’de görüldüğü üzere modelde kullanılan değişkenlerin durağanlığı önce düzeyleri için sorgulanmış ve faiz  değişkeni haricinde tüm değişkenler birinci farkı alındıktan sonra durağanlaştığı görülmüştür.
Yapılan durağanlık sınaması sonucu değişkenlerin Faiz dışında düzey değerlerinde birim kök içerdikleri bulunmuş ancak serilerin birinci farkları alındığında I(1) durağan oldukları gözlenmiştir. Tüm zaman serileri aynı dereceden durağan olmadıkları için uzun dönemli bir denge ilişkisinin sağlanamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.

                                   Tablo 1. LogFaiz Birim Kök Testi


t-Statistic
  Prob.*
Augmented Dickey-Fuller test statistic

-11,41867
 0.0000
Test critical values:
1% level
-3,473672


5% level
-2,880463


10% level
-2,576939


Tablo 1. ADF Birim Kök Test Sonuçları

Test İstatistiği
Olasılık

Test İstatistiği
Olasılık
LogTufe(2)
-9.293.961
 0.0000
Logrer (2)
-9.268.142
 0.0000
1% level
-4.020.396

1% level
-4.020.396

5% level
-3.440.059

5% level
-3.440.059

    ADF birim kök testi için gecikme uzunluklarının belirlenmesinde minimum Akaike bilgi kriteri kullanılmıştır. Parantez içerisindeki sayılar gecikme uzunluklarıdır. Seriler sabit terim ve trende sahiptirler. MacKinnon %1 önem düzeyinde durağan olduğunu göstermektedir.
Durağanlığını elde ettiğimiz seriler arasındaki Granger nedensellik analizi için öncellikle VAR modeline dayalı olarak gecikme sayısı elde edilmiştir.  VAR modelinden elde edilen optimal gecikme uzunluğu Akaike bilgi kriterine (AIC) dayalı olarak 6 seçilmiştir.(bknz tablo 2) ). VAR modelinden tahmin edilen gecikme uzunluğunun( 6 gecikme) kullanılması durumunda elde edilen Granger nedensellik sonuçları Tablo 4’de gösterilmiştir. Granger nedensellik analizi için öncellikle VAR modeli tahmin edilmiştir. VAR modeli gecikme uzunluğu seçimine duyarlıdır. VAR modelinin optimal gecikme uzunluğu. tablo 2’den görüleceği gibi Akaike bilgi kriteri (AIC) olabilirlik oranı test istatistiği (LR) nihai öngörü hatası (FPE) ve Hannan-Quinn bilgi kriterine (HQ) dayalı olarak 6 seçilmiştir.
Tablo .2 VAR Modeli Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi
 Lag
LogL
LR
FPE
AIC
SC
HQ
0
-3755,8
NA 
 9.45e+18
 52.20586
 52.26773
 52.23100
1
-3721,8
 66.22205
 6.67e+18
 51.85785
  52.10533*
 51.95841
2
-3701,6
 38.36820
 5.71e+18
 51.70279
 52.13589
  51.87878*
3
-3693,3
 15.48353
 5.77e+18
 51.71224
 52.33095
 51.96365
4
-3683,5
 17.83655
 5.71e+18
 51.70108
 52.50541
 52.02792
5
-3676,7
 12.12147
 5.89e+18
 51.73138
 52.72132
 52.13364
6
-3663,5
  22.88567*
  5.57e+18*
  51.67330*
 52.84885
 52.15098
7
-3656,9
 11.16334
 5.78e+18
 51.70680
 53.06796
 52.25990
8
-3652,2
 7.784187
 6.15e+18
 51.76638
 53.31316
 52.39491

VAR modelinin gecikme uzunluğu olarak 6 seçilmiştir. Grafik yardımıyla analizin tekrarlanması durumunda ters köklerin hepsinin birim çemberin içinde olduğu görülmektedir (Grafik 1). Bu nedenle VAR modelinin istikrar koşulu sağlanmaktadır.

Grafik 1. AR Karakteristik Polinomunun Ters Kökleri
VAR modelinden elde edilen artıkların otokorelasyona sahip olup olmadığının incelenmesi için otokorelasyon LM testi yapılmıştır. Otokorelasyon LM testi sonuçlarına göre  seride otokorelasyonun olmadığı yönündeki boş hipotez reddedilememektedir(Tablo3).

Tablo 3.  VAR Modeli Otokorelasyon Testi
Modelde yer alan TÜFE faiz ve reel döviz kuru değişkenleri arasındaki karşılıklı nedensellik ilişkilerini incelemek için Granger nedensellik testi uygulanmıştır. VAR modelinden tahmin edilen gecikme uzunluğunun (6 gecikme) kullanılması durumunda elde edilen Granger nedensellik sonuçları Tablo 4’de gösterilmektedir.

Tablo 4. Granger Nedensellik Testi Sonuçları
Yokluk Hipotezi
Olasılık
Karar
DLogtufe Dlogrer’in nedeni değildir
0,0052
H:0 red
DLogrer  Dlogtufe’nin nedeni değildir
0,018
H:0 red
 Logfaiz DLogrer’in nedeni değildir
0,0134
H:0red
 DLogrer Logfaiz’in nedeni değildir
0,6047
H:0kabul
Logfaiz Dlogtufe ‘nin nedeni değildir
0,0248
H:0 red
DLogtufe Logfaiz’in nedeni değildir.
0,5759
H:0kabul
Nedensellik testi sonuçlarına göre TÜFE ve reel kur arasında iki yönlü nedensellik ilişkisi bulunmaktadır. Yani enflasyon ve reel kurlar arasındaki karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır. Faiz oranlarından reel döviz kurlarına doğru tek yönlü bir nedensellik bulunmaktadır. Faiz oranlarında ortaya çıkacak bir değişme reel kurları doğrudan etkilemektedir. Ayrıca faiz oranlarındaki değişmelerde TÜFE’yi yani enflasyonu etkilemektedir. Faiz oranlarıyla TÜFE arasındaki nedensellik ise tek yönlüdür. Yani f aiz oranlarındaki bir artış ya da azalış enflasyonu etkileyebilmektedir. 
Granger nedensellik analizi sonuçlarına göre aralarında karşılıklı nedensellik ilişkisi bulunan değişkenlerin karışlıklı dinamik etkileşimleri etki-tepki ve varyans ayrıştırma analizleri ile incelenmiştir. Etki-tepki analizi sistemdeki içsel bir değişkende meydana gelen bir şokun sistemdeki diğer içsel değişkenler üzerindeki etkisini göstermektedir. Etki-tepki analizi sonuçları Granger nedensellik analizi sonuçlarını desteklemektedir. Grafiklerde dikey eksende ilgili değişkene verilen bir standart sapmalık artış şokuna diğer değişkenlerin verdiği tepkinin yönü ve yüzde olarak büyüklüğü yatay eksende ise dönem sayısın şokun verilmesinden sonra geçen 10 çeyrek dönemi göstermektedir.
Tablo 5 ’de görüldüğü üzere reel döviz kurunun kendi şokuna tepkisi başlangıç döneminden üçüncü döneme kadar azalış yönündedir. Bu dönemden sonra reel kur  değişkenin kendi şokuna tepkisi yavaş yavaş yok olmuştur. Reel döviz kuruna verilen bir birimlik şok enflasyon üzerinde 3. Döneme kadar negatif yönde bir etki gösterirken 3. Dönem sonunda pozitif bir etki göstermiş ve bu etki Zaman zaman azalıcı zaman zaman da artış yönünde bir etki olmuştur. Kurlar faiz oranı şoklarına büyük tepki vermekte ve 3 ayda sıfırın altında % 5 seviyesinde dip yapmakta ve 6 ay sonra faizin kurlar üzerindeki etkisi azalmakta ve onuncu ayın sonunda kaybolmaktadır. TÜFE’ye verilen bir birimlik şok ise reel döviz kuru üzerinde ani ve sert bir etki yaratarak, 3. Döneme kadar düşmesine neden olmuştur. Bu dönemden sonra ise etki pozitif yönde gerçekleşmiş ve onuncu ayın sonunda etkisini yitirmiştir. Bu sert düşüşün en önemli nedeni 2001 krizi ve 2003 yılında Türk Lirası’nın dolar karşısında değerlenmiş olması olarak görülebilir.  Özellikle kısa vadeli sermaye hareketlerinin faiz oranlarındaki değişmelerden etkilenmesi bulgularımızla örtüşmektedir. Kısa vadeli sermaye hareketleri faiz oranlarındaki değişmelerle birlikte giriş ve çıkış koşulları değişmekte ve kurlar üzerinde etki yaratmaktadır. Faiz oranlarındaki değişmelerin bir taraftan da enflasyon aracılığıyla kurları etkilediği bilinmektedir. Şöyle ki faiz değişiklikleri, aktarım mekanizmasında döviz kuru üzerinde de etkin bir rol oynayarak toplam talebi etkiler. Bunun arkasında yatan temel neden, reel faiz oranlarının, söz konusu ülkede yapılan portföy yatırımlarının ana belirleyicilerinden olmasıdır. Zira bir ülkede yatırımların getirisinin ne ölçüde cazip olduğu, o ülkeye giriş-çıkış yapan yabancı sermayeye yön verir.  Özetle elde edilen etki tepki fonksiyonu sonuçlarına istinaden söz konusu parasal süreçte faiz oranı kanalının döviz kuru kanalı ile etkileşimi nedeniyle TCMB’nin döviz kuru kanalını etkilemek suretiyle fiyatlar genel düzeyi üzerinde etkin olabileceği söylenebilir.
Tablo 5. Etki-Tepki Analizi Sonuçları

Reel kur TÜFE ve kısa vadeli faiz serilerindeki değişimlerin nedenlerini belirlemenin bir diğer yolu varyans ayrıştırma analizidir. Varyans ayrıştırma analizi değişkenlerde meydana gelen şokların kaynaklarının ayrıştırılmasını sağlamaktadır. Varyans ayrıştırma analizine göre. TÜFE’ de ortaya çıkan bir değişimin kaynağı ilk dönemde yüzde yüz TÜFE iken nihai dönemde baktığımızda TÜFE’deki kaynağın %11’i reel kur tarafından açıklanmaktadır. - faiz oranının gecikmesi kendisini %95 oranında, döviz kuru %4 TÜFE ise %1 oranında açıklamaktadır. Daha sonraki aylarda döviz kuru yaklaşık %5 TÜFE  %3 ve faiz oranlarının kendi gecikmesi %90 oranında açıklayıcı etkiye sahip olmaktadır. Reel döviz kurundaki artışlar ithal mallarının ulusal para cinsinden pahalanmasına ve mal ve hizmet fiyatlarının bu artışı yansıtacak biçimde yükselmesine yol açacağı belirtilmektedir. Nitekim reel döviz kuru varyans ayrıştırması bunu destekler niteliktedir. Geçiş etkisinin büyüklüğü ampirik bir sorundur. Ülkeden ülkeye, dönemden döneme etkinliğin boyutu değişebilmektedir.  

Tablo. 6a TÜFE’nin Varyans Ayrıştırma Sonuçları

Dönem

S.E.

DLOGTUFE

DLOGRER

LOGFAIZ

1

0,011244

100

0

0

2

0,011885

99,18983

0,016999

0,793175

3

0,012245

95,41674

3,059281

1,52398

4

0,012498

92,62497

5,824045

1,550982

5

0,012498

91,64146

6,304456

2,054081

6

0,012498

90,98126

6,299494

2,719244

7

0,012498

88,9073

6,939634

4,153062

8

0,012498

84,77197

11,25867

3,969362

9

0,012498

84,73307

11,26561

4,001327

10

0,012498

83,69086

11,96578

4,343364

 11

0,012498

 83.55961

 11.95286

 4.487529

 12

0,012498

 83.47732

 11.93675

 4.585935
Tablo. 6 b Reel Döviz kurunun Varyans Ayrıştırma Sonuçları

Tablo. 6 c Kısa Vadeli Faiz Oranlarının Varyans Ayrıştırma Sonuçları



V. SONUÇ

Döviz kurunun enflasyona olan etkisinin incelendiği bu araştırmada 2003-2015 yılları arası üçer aylık verilerden yararlanılmıştır. Çalışmanın ilk aşamasında bağımlı ve bağımsız değişkene ilişkin ADF testleri ile serilerin durağanlıkları incelenmiş ve  birinci dereceden durağan oldukları belirlenmiştir.
Yapılan Granger nedensellik testi sonuçlarına göre reel döviz kuru ve TÜFE değişkeninin gecikmeli değerlerinin katsayıları istatistiksel olarak anlamlı olduğu için TÜFE’deki değişmenin bir kısmını reel döviz kuru ve faiz değişkenlerinin geçmiş değerleriyle açıklamak mümkün olmaktadır.
TÜFE, reel  döviz Kuru ve Faiz  serileri arasındaki nedensel ilişki bulunduğu için VAR ( Vektör Otoregresyon) modelleri uygulanmıştır. VAR modellerinin tahmininde en uygun gecikme uzunluğunun tespitinde SCI Bilgi Kriteri kullanılmıştır. Modellerin tespitinde sekiz gecikme uzunluğundan aşağı doğru gecikme uzunlukları denenmiş ve en küçük SCI Kriterini veren gecikme uzunluğu altı olarak seçilmiştir. TÜFE’ye verilen bir birimlik şok ise reel döviz kuru üzerinde ani ve sert bir etki yaratarak, 3. Döneme kadar düşmesine neden olmuştur. Bu dönemden sonra ise etki pozitif yönde gerçekleşmiş ve onuncu ayın sonunda etkisini yitirmiştir.
Bu durum Granger nedensellik testiyle uyum sağlamaktadır.  Faiz oranları varyans ayrışım tablosundan görüldüğü üzere 1. dönemde faiz oranının gecikmesi kendisini %95 oranında, döviz kuru %4 TÜFE ise %1 oranında açıklamaktadır. Daha sonraki aylarda döviz kuru yaklaşık %5 TÜFE  %3 ve faiz oranlarının kendi gecikmesi %90 oranında açıklayıcı etkiye sahip olmaktadır. Reel döviz kurundaki artışlar ithal mallarının ulusal para cinsinden pahalanmasına ve mal ve hizmet fiyatlarının bu artışı yansıtacak biçimde yükselmesine yol açacağı belirtilmektedir. Nitekim reel döviz kuru varyans ayrıştırması bunu destekler niteliktedir.
Türkiye'de son dönemde enflasyon hem yüksek hem de süreklidir. Bu nedenle enflasyonist beklentiler çok güçlüdür. TÜFE, kısa vadeli faiz oranları ve döviz kuru politikası enflasyon hedefi ile uyumlu olacaktır. Özetle bu çalışmadan elde edilen bulgular, enflasyondaki değişmeler açısından döviz kuru değişkeninin önemli bir gösterge niteliği taşıdığı, Türkiye ekonomisinde parasal aktarımın döviz kuru kanalının işlediğini ortaya koymaktadır
Parasal aktarım mekanizmasına ilişkin temel hususlar bu çerçevede olmakla birlikte, sistemin işleyişinin ülkeden ülkeye farklılıklar arz ettiğini ve özellikle geliş mekte olan ekonomilerdeki belli başlı gürültülerden etkilendiğini de vurgulamakta yarar var. Kur geçişkenliği, dolarizasyon ve rezervler gibi söz konusu sürtüşmelerin yanı sıra, kontrol dışı şokların da mekanizmanın etkinliği üzerinde yansımalar gösterdiğini unutmamak gerekir. Dolayısıyla, politika değişikliklerinin nihai sonucunun, tüm bu parametrelerin de rol oynadığı entegre bir mekanizmaya bağlı olduğu ortadadır.



 KAYNAKÇA


ASTERIOU, Dimitrios ve Stephen G. HALL (2007), Applied Econometrics A Modern Approach (Revised Edition), New York: Palgrave Macmillian.
BOUGHRA , Adel.,  (2003), “What Do We Know About Monetary Policy and Transmission Mechanism in Morrocco and Tunisia?”, The 10th Annual Conference of the Economic Research Forum (ERF), 1-30.
BRANSON,W.H., (2001),“Intermediate Exchange,Rate Regimes For Regimes For Group Of Developing Countries” Don’t Fix Don’t Float, Ed., By., Jorge Braga De Macedo, Daniel Cohen And Helmut Reisen, Oecd Publishing, 2001.Pp.57,58.
BAŞÇI, E, Ö Özel and Ç Sarıkaya.,  (2008), “The monetary transmission mechanism in Turkey: new developments”, BIS Papers, no 35, Bank for International Settlements.
BUBULA, A .,And Robe, Ö.İ.,  (2002), “The Evolution Of Exchange Rate Regimes Since 1990: Evidence From De Facto Policies”, Imf Working Paper,  Wp/02/155, September,2002. P.7.
BÜYÜKAKIN ,F., Türk, A., Ve Cengiz,V., (2008), Türkiye’de Para Politikası Aktarım Mekanizması: Döviz Kuru Kanalı Üzerine Bir Değerlendirme, 2. Ulusal İktisat Kongresi, İzmir,2008
BÜYÜKAKIN, F., Türk, A., Ve Cengiz, V.,  (2009), “Parasal Aktarım Mekanizması: Türkiye’de Döviz Kuru Kanalının VAR Analizi” Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:24, Sayı:1, Yıl:2009, ss.171-198.
CALVO, G.A., And Reinhart,C.M., (2000), “Fear Of Floating” , (Çevrimiçi) Http://Drum.Lib.Umd.Edu/Bitstream/1903/4294/1/Ciecrp11.Pdf  ( 01.05.2012),2000, P.5.
CAMBAZOĞLU  B ve KARAALP  H. S.,  (2012), “Parasal Aktarım Mekanizması Döviz Kuru Kanalı: Türkiye Örneği”  Yönetim Ve Ekonomi Yıl:2012 Cilt:19 Sayı:2 
CENGİZ V., (2009), Parasal Aktarım Mekanizması İşleyişi Ve Ampirik Bulgular, Erciyes Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 33, Temmuz, Aralık 226, .Ss.225,247
ÇAKMAKLI, S., (2005), Parasal Aktarım Mekanizmaları: Türkiye Uygulaması, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,Adana,
ÇATALBAŞ, G.K., (2007), Türkiye’de Para Arzı İle Enflasyon Arasındaki İlişkinin Parametrik Olmayan Regresyon Analizi İle İncelenmesi, Gazi Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 9 / 3 (2007). 197 - 212
CAMBAZOĞLU B. Ve Karaalp S.H., (2012), “Parasal Aktarım Mekanizması Döviz Kuru Kanalı; Türkiye Örneği”, Celal Bayar Üniversitesi İ:İ:B:F Dergisi, 19 (2),2012. S.53-68
ÇİÇEK, M., (2005), “Türkiye’de Parasal Aktarım Mekanizması: Var (Vektör Otoregrasyonu) Yaklaşımıyla Bir Analiz” İktisat İşletme ve Finans, Cilt: 20, Sayı: 233, Yıl: 2005
EDWARDS, S., (2001), “Exchange Rate Regimes, Capital Flows And Crisis Prevention”, Nber Working Paper, Series 8529, 2001.P.15.
EKİNCİ, A., (2012), Türkiye'de Para Arzının Makroekonomik Değişkenler Üzerine Etkisinin Ekonometrik Analizi: 1990 - 2002 Dönemi Uygulaması,2012
ERDOĞAN S., Yildirim D., Orhan O., (2010), "Is There An Interest Rate Channel For Monetary Policy In Turkey", METU Studies in Development, pp.247-266, 2010
FISHER, S., (2001), “Exchange Rate Regimes: Is The Bipolar View Correct?”, Journal Of Economic Perspectives, Volume 15, Number 2, 2001.P.3.
FRANKEL, J.,  (1999), “No Single Currency Regime Is Right For All Countries Or At All Times” Nber Working Paper,  Series 7338,1999. P.18.
GOLDFAJN, I., And Olivares, G., (2000), “Is Adopting Full Dollarization The Solution? Looking At The Evidence” Department Of Economics Pontifícia Universidade Católica Do Rio De Janeiro, February 14, 2000.P.2.
GUJARATI, D. N.,  (2001), Temel Ekonometri, Çev. Ümit Şenesen ve Gülay Günlük Şenesen, Literatür Yayıncılık, İstanbul.
GÜL E. Ekinci.,  (2006),  Türkiye’de Enflasyon Ve Döviz Kuru Arasındaki Nedensellik İlişkisi: 1984 – 2003, Sosyal Bilimler Dergisi 2006/1
HAAN, J. D., Berger, H., And Fraassen, E. V., (2001), “How To Reduce Inflation: An Independent Central Bank Or A Currency Board? The Experience Of The Baltic Countries” Emerging Markets Review, 2001.Pp. 220,222.
HELENE, P., (2001), “ How The Countries Choose Their Exchange Rate Regime”, Imf Working  Paper, Wp/01/46,2001. P.5.
HOOPER ,P., And Mann,C.L.,  (1989),“ Exchange Rate Pass,Through İn The 1980s: The Case Of U.S. Imports Of Manufactures Brookings Papers On Economic Activity, Vol. No. 1,1989.P. 300.
IŞIĞIÇOK, E., (1994) Zaman serilerinde nedensellik çözümlemesi. Bursa, Uludağ Üniversitesi Basımevi.
KADILAR, C.,  (2000) Uygulamalı çok değişkenli zaman serileri analizi. Ankara,Bizim Büro Basımevi.
KAMIN, S., Turner, P. ve Van’t dack, J., (1998), “The Transmission Mechanism of Monetary Policy in Emerging Market Economies”. BIS Teblii, No 3,s. 5-65.
KENNY ,G., And Mcgettigan,D., (1996), “ Exchange Rate Pass,Through And Irish Import Prices” Economic Analysis, Research And Publications Department, Central Bank Of Ireland, Technical Paper 6/Rt/96, P.O. Box 559, Dublin 2,1996.P.3.
MEHROTRA, Aaron N., (2007), “Exchange and interest rate channels during adeflationary era  Evidence from Japan Hong Kong and China”, Journal of Comparative Economics, 35, ss. 188-210.
MISHKIN,F.S.,   (1995), The Economics Of Money, Banking And Financial Markets, Fourth Edition, New York, Harper Collins College Publishers,.P.132.
MISHKIN, F. S.,  (2001), “The Transmission Mechanism and The Role of Asset Prices in Monetary Policy”, NBER Working Paper 8617, 1-21.
NAGAYASU , Jun., (2007), “Empirical Analysis of the Exchange Rate Channel in Japan”, Journal of International Money and Finance, 26, ss. 887- 904.
NORRBIN S., (2000), “What Have We Learned From Empirical Tests of TheMonetary Transmission Mechanism”Erişim:http://www.riksbank.com/upload/4840/wp_121.pdf 
OBSTFELD, M., And Rogoff, K., (1995),  “The Mirage Of Fixed Exchange Rates”, Journal Of Economic Perspectives,Volume 9, Number 4,Fall, P.74.
ÖZTÜRKLER , Harun ve Affan Hakan ÇERMİKLİ ., (2007), “Türkiye'de Bir Parasal Aktarım Kanalı Olarak Banka Kredileri”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, 44(514), 57-68.
REINHART,C., And Calvo,G., (2001), “Reflections On Dollarization”, University Of  Maryland, College Park, Department Of Economics, Munich Personal Repec Archive, P.4.
SIMS, Christopher A.,  (1980), “Macroeconomics and Reality”, Econometrica, 48 (1), pp. 1-48.
SMETS, Fve Raf  Wouters., (1999), “The Exchange Rate and the Monetary Transmission Mechanism in Germany”, De Economist 147, 4, ss. 489-521.
STOCK, James H. and Mark W. WATSON., (2001), “Vector Autoregressions”, Journal of Economic Perspectives, 15 (4), pp. 101-115.
TAKATISHI I., And Kiyotaka S., (2006), “Exchange Rate Changes And Inflatıon In Post,Crisis Asian Economies: Var Analysis Of The Exchange Rate Pass,Through”, Nbr Working Paper  Series 12395,2006. Pp.3,4.
TAŞ, S vd.,  ( 2012), “ Banka Kredi Kanlı ve Türkiye Uygulaması” Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 21, Sayı 1, 2012, Sayfa 53-74
TEMURLENK M. S.,  (1998), Vektör Otoregresyon Modeli: Türkiye’de 1980 Sonrası Dönemde Uygulanan İstikrar Politikalarının Etkinliği Üzerine Bir Uygulama, Atatürk Üniversitesi İİBF Yayın No: 209, Erzurum
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” Parasal Aktarım Mekanizması “Kasım 2013
WILLIAMSON, J; (2002), “The Evolution Of Thought On Intermediate Exchange Rate Regimes”, The Annals Of The American academy Of Political And Socia lscience, Volume:579, 2002.P.82.
ZENGİN  A.,  (2000),  “ Reel Döviz Kuru Hareketleri ve Dış Ticaret Fiyatları (Türkiye Ekonomisi Üzerine Ampirik Bulgular)”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2(2), 27-41.

EXTEND ABSTRACT
The monetary transmission mechanism describes how policy induced changes in the nominal money stock or the short-term nominal interest rate impact on real variables such as aggregate output and employment.
Monetary transmission mechanisms (MTMs) are  the channels  through which  monetary policy actions are transmitted to changes in real output and the price level. In his article about the role of monetary policy, Friedman (1968) avers that monetary policy cannot peg either interest rates or the unemployment rate at their equilibrium rates, through cheap money policy, for more than very limited periods. Unemployment cannot be maintained away from its natural rate without accepting a positive and finite rate of inflation. Thus, monetary policy can affect the real economy only in the short run. In the long run, inflation is a monetary phenomenon, and real output is driven by real factors. Although the vast majority of economists agree with Friedman’s view about the role of monetary policy, economists are divided regarding the question of how monetary policy actions can affect the real economy in the short run. Generally speaking, four MTM channels have been highlighted in the literatureThey are; the interest rate channel, the exchange rate channel, the asset price channel, and the credit channel
Money supply  and monetary policy work through the economy in several different ways. The foregoing investigation into the macroeconomics of the credit view has confirmed that the "special role of credit" when capital markets are imperfect or less developed like inTurkey  contributes significantly to the connection between money and economic activity, and indeed deserves closer attention from macroeconomists. On the other hand, the credit channel of monetary transmission is not easily detectable,  nor is it easily predictable and controllable for policy purposes, at very aggregate levels of analysis. Specific firm-bank structures and relationships, as well as local institutional features, determine the credit-channel's transmission of monetary impulses  whether these impulses are amplified or dampened   in a way that requires detailed microeconomic analysis.
Further considerations to be drawn from our analysis can be summarized as follows. Firstly, the shift in theoretical focus implied by the credit view is important, yet whether the credit transmission mechanism has stronger effects than the money  transmission mechanism remains largely an empirical matter. Secondly, there are both theoretical and empirical clues pointing to credit conditions as an important vehicle for real supply-side effects of monetary policy that has hitherto been disregarded. Pursuing this view opens some interesting lines of research . On theoretical grounds, the time structure of transactions,  contractual arrangements in the labour and credit markets, and the formation and effect of price expectations are all critical elements in modelling a credit economy that call for more careful anlysis. With regard to empirical analysis, it is also important to discriminate the source and nature of the shocks driving the adjustment of real and nominal variables in the economy: credit, real or inflationary shocks trigger different patterns of adjustment, though they all involve the credit transmission mechanism. Discriminating among them is  necessary  in order to correctly identify the existence and extent of the exchange rate  in the monetary transmission mechanism
Monetary Transmission Mechanism , changes in production and employment in the exchange rates of the monetary policy is concerned with how it affects For the conduct of monetary policy under floating exchange rates it is  important to understandthe role of the exchange rate in the monetary transmission mechanism (MTM). The timing and the magnitude of the effects of a change in the exchange rate on output and inflation may be quite different from traditional interest rate channels, thereby affecting optimal policy. The transmission mechanism and its length, how-ever, may change from one time to another, and the effects can furthermore be non-linear or even dependon whether the central bank is tightening or easing the monetary stance and on the position of the business cycle. Considerable uncertainty thus surrounds the transmission mechanism and the ultimate effects of monetary policy. To a large extent, they will depend on how policy affects expectations of eco-nomic agents and the confidence with which they hold these expectations, further underlining theimportance for monetary policy to be transparent and credible Monetary transmission mechanism channels play a dominant role in the Turkey  economy? 
The paper is organized as follows. Section 2 specifies a structural VAR model in a small open economy. Section 3 analyzes the estimation results of the study. Section 4 conclude

In recent years Turkey both high and inflation is continuous Therefore, inflationary expectations are very powerful. Money supply, short-term interest rates and exchange rate policy will be consistent with the inflation target. In this study, the effectiveness of monetary transmission mechanism exchange rate channel on Money supply  and price level is analyzed by using VAR model for Turkey which has adopted flexible exchange rate regime. As a result of the test,  for the quarterly  the period  2003 – 2015 , it is found  That   exchange rate channel is effective in Turkey